DOLANDIRICILIK SUÇU, TCK MADDE 157,158 VE DOLANDIRICILIK SUÇUNUN CEZASI

DOLANDIRICILIK SUÇU

DOLANDIRICILIK SUÇU VE CEZASI

1.DOLANDIRICILIK SUÇU NEDİR? KANUNDA NASIL DÜZENLENMİŞTİR?

Dolandırıcılık suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümler başlıklı ikinci kitabının, Kişilere Karşı Suçların düzenlendiği ikinci kısmın Malvarlığına Karşı Suçlar başlıklı onuncu bölümünde ve 157’nci maddede düzenlenmiştir. Buna göre: “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir.”

Yukarıda yer verdiğimiz düzenleme suçun basit halini düzenlemekte olup hemen 158’inci maddede ise daha ağır ceza verilmesini gerekli kılan nitelikli dolandırıcılık suçu ihdas edilmiştir. Buna göre;

“(1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

 i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

 l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

 (2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu madde ile 157’nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.” Kanun Koyucu, kanunun 159’uncu maddesinde ise dolandırıcılık suçundan daha az ceza verilmesini gerekli kılan nitelikli bir hale yer vermiştir. Buna göre; “Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”

2. DOLANDIRICILIK SUÇU İLE KORUNAN HUKUKİ DEĞER NEDİR?

Dolandırıcılık suçunda da birden fazla hukuki yarar ihlal edilmektedir. Korunan hukuki değerleri hem kişilerin malvarlığı üzerindeki hakları hem de malvarlığına ilişkin tesis edecekleri işlemler yönünden irade özgürlükleri olarak sıralamak mümkündür. Gerçekten de suçun yukarıda yer verilen kanuni düzenlemesi dikkate alındığında korunan hukuki yararın kişinin mal varlığı hakkı olduğunu söylemek mümkündür. Öğretide kanunun gerekçesinden hareketle failin mağdurun mal varlığına yönelmek için mağdurun iradesini de hileli hareketler ile fesada uğrattığı belirtilerek korunan bir başka hukuki yararın da irade özgürlüğü olduğu belirtilmektedir.

3. DOLANDIRICILIK SUÇUNUN UNSURLARI NELERDİR?

3.1. Dolandırıcılık Suçunun Tipiklik Unsuru

Tipiklik, bir fiili suç olarak düzenleyen ve fiil karşılık yaptırım öngören kanuni bir düzenlemenin olmasını ifade etmektedir. Yukarıda kanuni düzenleme kısmında dolandırıcılık suçunun TCK’nin 157’nci ve nitelikli dolandırıcılığın 158’inci maddesinde düzenlendiğini belirtmiştik. Madde metninde düzenlenen tipik davranışlara uyan fiiller söz konusu değilse, dolandırıcılık suçu da oluşmayacaktır.

3.2. Dolandırıcılık Suçunun Maddi Unsurları

3.2.1. Dolandırıcılık Suçunu Oluşturan Fiiller

Fiil, kişinin kendi isteğiyle hâkim olduğu, belirli bir sonucu meydana getirmeye elverişli ve dış âlemde sonuç doğuran bir davranış olup, tüm suç tanımlarında, muhakkak bir insan fiili bulunur. Dış âlemde bir değişiklik meydana getirmeyen, bir fiil şeklinde tezahür etmeyen düşünce veya niyet, çok kötü bile olsa suç teşkil etmeyecektir. Dolandırıcılık suçunun oluşması için failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, mağdurun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamış olması gerekir.

3.2.2. Dolandırıcılık Suçunda Hileli Davranışlar Unsuru

Hile, Türk Dil Kurumu güncel sözlükte, “birini aldatma veya yanıltma amacıyla icra edilen düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika” olarak tanımlanır. Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen birçok suçta, hileye yer verilmişken, kanunda hilenin tanımına yer verilmemiştir.  Özel hukukta hile, kişinin kendi davranış şekli ya da söylemiş olduğu sözcüklerle başka bir kişiyi bir irade açıklaması yapmaya ya da bir sözleşme imzalamaya yönlendirmek için yanlış bir düşüncenin doğmasına ya da bu düşüncenin devam etmesine isteyerek sebep olması şeklinde ifade edilir. Ceza hukukunda ise hile kavramı, özel hukuktakinin aksine dar yorumlanmış, sahte fiilleri geçerli göstermeye yönelik bir mizansen aranmıştır. Yalanın, aldatılan kişinin iradesini etkileyecek biçimde hazırlanan birtakım davranışlara dayandırılmamış olması hâlinde, failin cezalandırılmaması gerektiğini savunan bu görüşe göre, başkalarının davranışlarına veya sözlerine hemen inanmak zorunda olmayan ve fakat buna rağmen inanan kimselerin, bu eylemlerinin sonucuna katlanmaları gerektiği ve devletten koruma beklememeleri ifade edilir. Başka bir anlatımla, bir başkasının sözünün doğruluğunu araştırma olanağı varken ve bu gerekli iken, söylenen sözlere araştırma ve inceleme yapmaksızın kolayca inanan kişi, bunun sonucuna katlanmalıdır. Hata doğuran her davranış, hile olmayıp, hilenin belli oranda ağır, yoğun ve ustaca yapılması gereklidir. Mağdur tarafından denetleme imkanı ortadan kaldırılmalıdır. Başka bir ifadeyle hile, nitelikli yalandır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2017/501 E., 2020/457 K. ve 12.11.2020 tarihli kararında hile şu şekilde tanımlanmıştır: “Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez.”

Öte yandan hile, failin icrai bir hareketi ile gerçekleşebileceği gibi, ihmali bir hareketle de gerçekleşebilir. Fakat bu halde failin, hilenin yöneldiği tarafı bilgilendirmek hususunda bir yükümlülüğünün bulunması gerekir. Hileli davranışlar, dolandırıcılık suçu için aranan ilk koşul olup, hileli davranışın neye yönelmiş olduğuna ve ne şekilde gerçekleşmesi gerektiğine ilişkin Kanunda bir belirleme veya sınırlama yoluna gidilmemiştir.

3.2.3. Dolandırıcılık Suçunda Mağdurun Aldatılması Unsuru

Dolandırıcılık suçunun meydana gelmesi için failin hileli davranışları ile mağdur ya aldatılmalı ya da mevcut yanılgısı devam ettirilmelidir. Failin hilesi ile mağdurun aldanması arasında bir nedensellik bağının bulunması zorunludur. Bu nedenle her somut olayda, her yargılamada yargı mercileri tarafından failin hileli davranışları ile mağdurun aldanması arasında neden sonuç ilişkisinin varlığı sorgulanmalıdır. Bu kapsamda failin eylemlerinin mağduru aldatmak için yeterli ve elverişli olmaması halinde fail, dolandırıcılık suçundan sorumlu tutulmamalıdır.

3.2.4. Dolandırıcılık Suçunda Mağdurun veya Başkasının Zararına Olarak Failin Kendisine veya Başkasına Bir Yarar Sağlaması Unsuru

Kanuni düzenlemede “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan” kişi denildiğinden, hileli davranışlarla aldatılan kişinin ya da üçüncü bir kişinin zararına karşılık, failin ya kendisi ya da bir başkası lehine haksız bir yarar sağlanması gerekir. Burada zararın meydana gelmesi yeterli olup, zararın miktarı önemli değildir. Dolandırıcılık suçunda malvarlığına ilişkin zarar, taşınır ya da taşınmaz mallar, haklar, borçlar vb. üzerinde gerçekleşebilir. Suçun oluşabilmesi için zararın fiilen ortaya çıkması gereklidir. Ancak gerçekleşeceği kesin bir kârdan yoksun kalınması halinde de zarar unsurunun varlığı kabul edilir.  Yine failin kendisi veya başkası için elde edeceği yararın da benzer malvarlıklarına ilişkin olması gerekir.

3.2.5. Dolandırıcılık Suçunda Fail

Dolandırıcılık suçunun 157’inci maddede düzenlenen basit hâli, herkes tarafından işlenebilen genel bir suçtur. Ancak nitelikli dolandırıcılık suçu için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Örneğin maddenin 1-(h) fıkrasında ifade edilen “Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında” işlenmesi arandığından burada fail herkes değil yalnızca tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişi olabilecektir. Aynı şekilde 1-(i) fıkrası kapsamında suçun faili serbest meslek sahipleri olabilmektedir.

3.2.6. Dolandırıcılık Suçun Mağduru

Dolandırıcılık suçunun mağduru her gerçek kişi olabilecektir. Hemen ifade etmek gerekir ki bu suçun mağduru olunabilmesi için mağdurun malvarlığında bir azalmanın meydana gelmiş olması gereklidir. Başka bir anlatımla suçun mağduru, aldatılan ya da kendisinin veya bir başkasının malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunulan kişi değil bizzat malvarlığı zarara uğrayan kişidir. Aldatılan kişinin, suça konu malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin olması şarttır.

 Tüzel kişiler ise bu suçun mağduru değil, suçtan zarar göreni olabileceklerdir. Yargıtay’ın istikrar kazanan görüşleri de aynı şekildedir.

Algılama yeteneği olmayan kişiler de bu suçun mağduru olamazlar. Çünkü kanun açıkça bir kimsenin hileli davranışlara aldatılmasını öngördüğünden algılama yeteneği hiç bulunmayan tam akıl hastaları, 12 yaşından küçük çocuklar gibi kişiler bu suçun mağduru olamazlar. Bu kişilere karşı işlenen fiiller koşulları oluşması halinde hırsızlık suçuna vücut verebilecektir. Algılama yeteneği zayıf da olsa bulunanlar için ise durum farklıdır. Bu kişiler, algılama yetenekleri olduğundan suçun mağduru olabileceklerdir. Bu durum suçun nitelikli halini oluşturmaktadır.

3.3. Dolandırıcılık Suçunun Manevi Unsuru

Dolandırıcılık suçunda manevi unsur kasttır. Taksirle işlenmesinin imkânı yoktur. Failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp mağdurun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına yarar sağlama şeklindeki neticeyi bilmesi ve istemesi gereklidir. Failin bu kastının yargılama aşamasında ispatlanması gerekir. Yine kanuni düzenlemede bir açıklık bulunmadığından olası kastla suçun işlenmesinin de kabulü gerekir. Bu halde verilecek cezada TCK madde 21/2 gereği indirime gidilir.

3.4. Dolandırıcılık Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

3.4.1. Dolandırıcılık Suçunda Daha Fazla Ceza Verilmesini Gerektiren Haller

Türk Ceza Kanunu’nun 158’inci maddesinde nitelikli dolandırıcılık suçu düzenlenmiştir. Hemen ifade etmek gerekir ki burada düzenlenen ağırlatıcı sebeplerden birden fazlası aynı olayda gerçekleşmiş olabilir. Bu hâlde kanunda açık bir düzenleme bulunmadığı için faile TCK madde 61 çerçevesinde alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi gerekir.

-Suçun Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-a)

Bu nitelikli halde fail, mağdurun dini inanç ve duygularını istismar ederek, sömürerek onu aldatmaktadır. Toplum arasında üfürükçülük, muskacılık olarak ifade edilen ve kişilerin dini inanç ve duygularını istismar ederek kendilerine maddi menfaat sağlayan kimseler bu suçtan dolayı sorumlu olurlar.

-Suçun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-b)

Mağdurların bu halde, içerisinde bulunduğu tehlikeli ve zor durumlarda başkalarına güven duymaya çok ihtiyaçları vardır. Örneğin meydana gelen bir deprem sonrasında ya da kişinin karıştığı bir trafik kazasından sonra, mağdurun içinde bulunduğu çaresiz durumdan faydalanılarak aldatılması ve zarara uğratılması halinde bu suç oluşacaktır.

-Suçun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-c)

Akıl zayıflığı, sarhoşluk, yaş küçüklüğü, yaşlılık gibi algılama yeteneğinin zayıf olduğu durumlarda fail bu durumlardan yararlanmakta ve mağduru hileli davranışlarla aldatarak kendisine yarar sağlamaktadır. Ancak ifade etmek gerekir ki bu nitelikli halin her somut olayda araştırılması, mağdurun algılama yeteneğinin zayıfladığının ve failin bunu kullandığının ispatlanması gerekir.

– Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-d)

Failin maddede sayılan kurum ve kuruluşları suçta araç olarak kullanması mağduru aldatma noktasında kolaylık sağlamaktadır. Burada dolandırıcılık suçunun oluşması için ilgili kurum ya da kuruluşun bir zarara uğraması şart değildir. Araç olarak kullanılmaları yeterlidir.

– Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi (TCK m. 158/1-e)

Yukarıda bahsettiğimiz bentten ayrı olarak burada suç kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmektedir. Yani kişi hem bu kurumları araç olarak kullanıp hem de bunları da zarara uğratırsa iki bentten de sorumlu olacaktır. Burada fail, hileli hareketlerle kamu kurumlarını zarara uğratmakta ve kendilerine menfaat temin etmektedirler. Örneğin ölen babasından kalan aylığı almak için gerçekte boşanmayan ama kağıt üzerinde boşanmış gibi görünen kadınların SGK’ya başvurarak sosyal güvencelerden ve aylıklardan yararlanması bu suça vücut verecektir.

– Suçun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-f)

Bu halde fail, bilişim sistemlerini veya banka ve kredi kurumlarını araç olarak kullanarak hileli hareketlerle mağduru aldatmakta, iradesini fesada uğratmaktadır. Örneğin failin ikinci el eşya satıyor gibi gösterdiği ve fakat gerçekte hiçbir ürün satmadığı bir internet sitesi açması ve bu surette insanları zarara uğratması halinde bu suç oluşur. Yine uygulamada sıkça rastlanılan Facebook, İnstagram gibi sosyal medya hesaplarının şifrelerinin çalınarak kişilere mesaj atılması ve onları kandırarak para alınması halinde de bu suç oluşacaktır. Yine banka ve kredi kurumlarının sunmuş olduğu hizmetlerden hileli hareketlerle yararlanılması ve bu surette mağdurun aldatılması halinde de bu suç oluşacaktır. Örneğin mağdur adına yatan paranın, mağdura ait kimliğin sahte olarak üretilerek bankaya ibraz edilmesi ve paranın bankadan çekilmesi halinde bu suç oluşacaktır.

– Suçun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-g)

Radyo, televizyon, internet gibi görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanarak failin mağduru aldatması ve yarar sağlaması söz konusu olduğunda bu suç oluşur.

– Suçun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi (TCK m. 158/1-h)

Suçun bu hali özgü suç niteliğinde olup suçun faili yalnızca tacir, şirket yöneticisi, şirket adına hareket eden kişiler ya da kooperatif yöneticileri olabilmektedir. Dikkat edilmesi gereken ikinci husus suçun bu kişiler tarafından ticari faaliyetleri ya da kooperatif faaliyetleri sırasında icra edilmesidir. Bu kişiler, suçu ticari hayatları dışında işlediğinde bu nitelikli halden sorumlu tutulamayacaklardır.

– Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-i)

Serbest meslek sahipleri avukatlık, noterlik, muhasebeci ve mali müşavirlik, yazarlık gibi sermayeden daha ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan meslekleri kendi nam ve hesaplarına yapan kişilerdir. Suç bu haliyle de özgü suç niteliğinde olup yalnızca serbest meslek sahipleri tarafından işlenebilir.

– Suçun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi (TCK m. 158/1-j)

Fail bu halde, banka ve diğer kredi kurumlarına giderek birtakım hileli davranışları icra etmekte ve kendisine aslında verilmesi mümkün olmayan bir kredinin verilmesini sağlamaktadır. Bankalar ile Kanunen kredi vermeye yetkilendirilmiş kurumlar bu suçtan zarar gören olarak davalara katılabilir.

– Suçun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi (TCK m. 158/1-k)

Uygulamada yapılabilen her türlü sigorta (trafik, mal, hayat gibi) bu suçun konusu olabilir. Fail, sigorta bedelini almak maksadıyla hileli hareketler yapmakta ve bu surette kendisine menfaat temin etmektedir.

-Suçun Kişinin, Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-l)

Uygulamada sıkça rastlanıldığı üzere bu suçta fail, mağdurları telefonla arayarak kendisini polis, asker, hâkim, savcı veya banka, sigorta ya da kredi kurumu çalışanı olarak tanıtmakta, birtakım hikayeler uydurmakta ve haksız menfaat temin etmektedirler. Bu tür eylemler genellikle telefon üzerinden gerçekleştiğinden mağdurun failin davranışlarını denetleme imkânı da büyük ölçüde azalmaktadır. Çoğu görüşmede arkadan polis telsiz sesi gibi sesler verilerek mağdurların kişisel verileri paylaşılarak aldatılma yaşanmaktadır.

– Suçun Kamu Görevlileriyle İlişkisinin Olduğundan, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Aldatarak İşlenmesi (TCK m. 158/2)

Burada önemli olan husus failin bir kurumdan bahsetmesinin yeterli olmayacağı, açıkça bir kamu görevlisinin ismini veya görevini açıkça zikretmesinin gerekeceğidir. Örneğin failin Adalet Bakanlığı’nda tanıdıklarım var demesi yeterli değildir. Hangi kamu görevlisiyle ilişkisi olduğunu açıkça söylemelidir. Fail, yalnızca kurum adı vererek suçu işliyorsa dolandırıcılık suçunun basit haliyle (TCK m. 157) cezalandırılır. Burada mağdurun da iyi niyetli olduğu söylenemez. Ancak yine de fail, nitelikli dolandırıcılıktan ceza alır. Bir kimsenin haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan ya da aracılar vasıtasıyla, kendisine ya da bir başkasına menfaat temin edilmesi hali TCK madde 255’te ayrı bir suç olarak (Nüfuz Ticareti Suçu) düzenlenmiştir. Burada dolandırıcılıktan farklı olarak işi gördürmek isteyen de cezalandırılmaktadır.

– Suçun Üç veya Daha Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi Hâlinde Verilecek Ceza Yarı Oranında; Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi (TCK m. 158/3)

Dolandırıcılık suçu, yapısı itibariyle birden fazla kişi ile ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenmeye müsait bir suçtur. Bunu dikkate alan kanun koyucu da bu hali ayrı bir maddede daha ağır cezanın verilmesini gerekli kılan bir hal olarak düzenleme gereği duymuştur. Burada dikkat edilmesi gereken husus kanunda açıkça “üç veya daha fazla kişi” ibaresidir. TCK’de düzenlenen birçok suçta kanun koyucu “birden fazla kişi ile işlenme” hususunu ağırlatıcı neden yaparken burada en az 3 kişi olmasını zorunlu kılmıştır.

3.4.2. Dolandırıcılık Suçunda Daha Az Ceza Verilmesini Gerektiren Haller

Kanun’un 159’uncu maddesine göre dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Burada kanun koyucu failin hukuken hak sahip olduğu bir alacağı olmasını dikkate alarak böyle bir düzenleme yoluna gitmiştir. Suçun bu hali uzlaşmaya da tabidir.

4. DOLANDIRICILIK SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ NELERDİR?

4.1. Dolandırıcılık Suçunda Teşebbüs

Türk Ceza Kanunu’nun 35’inci maddesine göre, bir kimse bilerek ve isteyerek işlemek istediği suçu, doğrudan elverişli hareketlerle icra etmeye başlayıp da, elinde olmayan sebeplerle icra hareketlerini tamamlayamazsa teşebbüs kapsamında sorumlu tutulur. Düzenlemeye göre failin teşebbüsten dolayı sorumlu tutulabilmesi için suçun kast ile işlenebilen bir suç olması, bu suçun icrasına elverişli hareketlerle doğrudan doğruya başlanması ve neticeli suçlarda neticenin gerçekleşmemesi veya icrasının failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanamaması gerekir. Bir suçun, teşebbüse elverişli olup olmadığı, suçun icrai hareketlerinin bölünebilir olmasına bağlı olup icrai hareketlerin bölünebilmesi hâlinde suç, teşebbüs kurumuna elverişli bir suç olmaktadır.

Failin, dolandırıcılık suçunu işlemek amacıyla mağduru aldatmaya yönelik hileli davranışlarda bulunmuş olması ile icrai hareketler başlamış olur ve artık teşebbüs mümkün hale gelir. Bu anlamda hileli davranışlara başlanılması teşebbüs için yeterli olup mağdurun aldatılması ya da zarara uğraması gerekmez. Fail, elinde olmayan sebeplerle icra hareketlerini tamamlayamazsa teşebbüs kapsamında sorumlu tutulur. Failin kendisine bir yarar sağlamadan suçtan gönüllü olarak vazgeçerse faile dolandırıcılıktan dolayı ceza verilmez. Ancak vazgeçme anına kadar yapılan eylemler başkaca bir suçu oluşturuyorsa fail o suçtan sorumlu tutulur. Örneğin resmi bir evrakı sahte olarak düzenlerse bu suçtan sorumlu tutulacaktır.

4.2. Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık

Dolandırıcılık suçunu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle haklarında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.

Zararın kısmen geri verilmesi veya tazmini halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası da aranır. Dolayısıyla tamamen zarar giderilmesi halinde indirim uygulanabilmesi için mağdurun rızasına gerek yoktur.

4.3. Dolandırıcılık Suçunda İştirak

Ceza kanunlarında suçlar genellikle bir kişi tarafından işlenir.  Bununla birlikte suçun iki veya daha fazla kişiyle birlikte işlenmesi halinde, bunlardan her birinin sorumluluğunun nasıl tayin edileceği sorunu iştirak konusunu ilgilendirir. Birden çok kişinin birlikte faaliyette bulunması hali hem suç henüz gerçekleştirilmeden önce kararlaştırılması aşamasında hem de suçun gerçekleştirilmesi aşamasında da söz konusu olabilir. Bu faaliyetler, birinci seçenekte suç işleme kararının ortaya çıkmasına neden olmak ya da kararı ihya etmek şeklinde; ikinci seçenekte ise suçun işlenmesi için gerekli bulunan hareketleri kısmen veya tamamen yapmak ya da hareketi icra eden kimselere yardım etmek yahut harekelerin yapılmasını herhangi bir şekilde kolaylaştırmak şeklinde olur.  Bu kapsamda iştirak şekilleri, müşterek faillik, dolaylı faillik, azmettirme ve yardım etme şeklindedir.

Dolandırıcılık suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kendisine sadece haksız menfaat sağlanmış olan bir kimsenin, icrai hareketlere katılmamış olması koşuluyla cezalandırılamayacak olmasıdır.

4.4. Dolandırıcılık Suçunda İçtima

Normal olarak, ceza kanununun ihlali sayısınca suç vardır ve bu suçlardan her biri için kanunda öngörülen ceza verilmekle birlikte söz konusu bu cezalar da gerçek içtima kuralları çerçevesinde içtima ettirilerek yerine getirilir. Ancak fail, değişik zamanlarda ayrı ayrı gerçekleştirdiği fiillerle ayrı suçlar işlemiş olabilir. Bazı zamanlarda ise fail, tek bir fille birden fazla suç tipini ihlal edebilir. Tüm bunlar içtima konusunu ilgilendirir. Dolandırıcılık suçunda koşulları var ise zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkündür. Yine sahte olarak resmi veya özel evrak kullanılması halinde TCK madde 212 kapsamında her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırmaya gidilir. Aynı kişiye karşı birden farklı zamanlarda aynı suç işleme iradesiyle bu suçun işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır.

4.5. Dolandırıcılık Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri

Dolandırıcılık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

Suçun, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

4.6. Dolandırıcılık Suçunda Soruşturma ve Kovuşturma Usulü

Dolandırıcılık suçunun takibi şikâyete bağlı olmayıp re’sen soruşturulan bir suç tipidir. Ancak yukarıda incelediğimiz alacağın tahsili amacıyla işlenen dolandırıcılık suçu (TCK madde 159) ile fail ile mağdur arasındaki akrabalık ilişkisi (TCK madde 167/2) halleri şikâyete tabidir. Bu iki hal ile suçun basit hali ayrıca uzlaşmaya da tabidir.

Bu suça ilişkin yapılan kovuşturmada suçun işlendiğine ve suçtan elde edildiğine dair kuvvetli şüphe bulunması halinde taşınmaz, hak ve alacaklara el konma tedbiri (CMK m. 128) uygulanabilecektir.

4.7. Dolandırıcılık Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme

Suçun basit hali için görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir. Nitelikli dolandırıcılık suçları için ise ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. Suçun işlendiği yer belli değilse CMK madde 13’e göre yetkili mahkeme tespit edilmelidir. Yine suçun işlendiği aracın deniz, hava ve demiryolu taşıtları olması halinde CMK madde 15 hükmü de uygulama alanı bulabilecektir. Suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde örgüt merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili kılınmalıdır.

4.8. Dolandırıcılık Suçunun Cezası

Dolandırıcılık suçunun cezası, suçun basit hali için altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezasıdır. Nitelikli Dolandırıcılık suçunun ilk fıkrasındaki eylemler için üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir. Birinci fıkranın (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle suç işleyen kişi için de üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir. Dolandırıcılık suçu yapısı gereği birden fazla kişi ile işlendiğinden, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat arttırılmaktadır. 

Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

4.9. Dolandırıcılık Suçunda Zamanaşımı

Dolandırıcılık suçunun basit hali için kanunda öngörülen zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre nitelikli dolandırıcılık için 15 yıldır. Ceza zamanaşımı ise faile verilecek cezaya göre değişkenlik gösterecektir. Örneğin faile verilecek cezanın 5 yıldan fazla olması halinde 20 yıl olacakken, beş yıldan az bir ceza verilecek olması halinde 10 yıl olacaktır.

5. DOLANDIRICILIK SUÇU İLE İLGİLİ GÜNCEL YARGITAY KARARLARI

Sanıklarca İşlenen Suçun Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu Oluşturup Oluşturmadığı Değerlendirmesinin Ağır Ceza Mahkemelerince Yapılması Gerektiği

“Sanıkların, olay tarihinde polis olduğunu söyleyen kişi tarafından aranıp eşinin sarraf soygununa karıştığı söylenerek aldatılan katılandan iki adet Cumhuriyet altınını temin ettikleri iddia edilmiştir. Sanıkların kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması şeklindeki eylemlerinin Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla sanıkların mahkumiyetine hükmedildiği görülmektedir. Yasaya aykırı sanık müdafilerinin ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bozulması gerekmektedir.”, Yargıtay 11. Ceza Dairesi E. 2021/33257 K. 2021/6878 T. 21.09.2021.

– Sanığın Şirkete Ait Çeki Tek Başına Keşide Ettiği , Daha Sonra da Ödemeden Men Talimatı Vererek Haksız Menfaat Sağladığı, Sanığın Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu İşlediği

“Katılanın ticari ilişkisi nedeniyle … isimli şahıstan F.bank Adana Şubesine ait 31/01/2008 keşide tarihli 20,000 TL bedelli … Ticaret A.Ş’ye ait çeki aldığı, katılanın sanık ile de görüşerek çekin doğruluğunu teyit ettikten sonra bankaya ibrazında, bankadan bildirilen cevabi yazıya göre de çek ile ilgili ödemeden men yasağı bulunması nedeniyle ödemenin yapılamadığı, sanığın şirketi tek başına temsil ve imza yetkisi olmadığı halde çeki keşide ettiği ve ödeme yasağı nedeniyle çek bedelinin ödenmediği, katılanın alınan beyanın da sonradan öldüğü anlaşılan … isimli şahıs ile canlı hayvan alış verişi sonucunda aldığı şirket çekini sanık ile görüşüp doğruluğunu teyit ettikten sonra tahsil için bankaya götürdüğünde sanığın yetkilisi olduğu şirketin yazılı talebi üzerine çek ile ilgili ödemeden men yasağının bulunduğunu öğrendiğini, bu nedenle zararının olduğunu beyan ettiği, sanığın alınan savunmasında ise, … Mefruşat Ticaret A.Ş’nin yetkilisi ve ortağı olduğunu, şirket çeklerinde kızının ve kendisinin imzasının bulunması gerektiğini ancak tek başına imzaladığını, çekteki keşideci imzasının kendisine ait olduğunu, bankaya ödemeden men talimatını kendisinin verdiğini, bahse konu çeki de malzeme alış verişi için … isimli şahsa verdiğini beyan ettiği, sanığın bu şekilde şirkete ait çeki tek başına keşide ederek ve daha sonra da ödemeden men talimatı vererek haksız menfaat sağladığı, sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin sabittir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2015/209 K. 2018/51 T. 08.01.2018.

-Senedin Aldatma Kabiliyetinin Bulunmaması Nedeniyle Suçun Unsurlarının Oluşmaması

“Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler yer Cumhuriyet savcısı, katılanlar vekili ile sanık müdafi tarafından temyiz edilmiştir. Sanığın ifadesinde, senedin katılanlar tarafından tanzim edilmiş olarak getirildiğini, kendisinin senet üzerinde bir tahrifat yapmadığını beyan ettiği, mahkeme tarafından senedin incelenmesinde, düzenleme tarihinin son rakamında oynama yapıldığının belirli olduğu, bu nedenle sahteciliğin aldatma kabiliyeti bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmakla, suçun kanuni unsurlarının oluşmaması karşısında, sanığın üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından beraatine yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/12860 K. 2020/1268 T. 03.02.2020.

-Dolandırıcılık Suçunun İradesi Fesada Uğratılan Kişinin Yatırmış Olduğu Paranın Fail Tarafından Çekildiği Anda Tamamlanacak Olduğu Gözetildiğinde, Dolandırıcılık Suç Yerinin de Menfaatin Temin Edileceği Yer Olduğu

“Yargıtayın benzer bir kararında dolandırıcılık suçunun iradesi fesada uğratılan kişinin yatırmış olduğu paranın fail tarafından çekildiği anda tamamlanacak olması nedeniyle suç yerinin de menfaatin temin edileceği yer olacağından hareketle şeklinde belirtildiği üzere, suç yerinin menfaatin temin edildiği yer olacağı nazara alındığında, somut olayda, müştekinin internet sitesinde gördüğü kalorifer peteği ilanı üzerine ilanı veren kişi ile iletişime geçtiği ve satış için anlaştığı, gönderdiği 1.450,00 Türk lirası paranın anılan yerde bulunan ATM’den çekildiğinin anlaşılması karşısında, paranın çekildiği yer Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğunun gözetilmesi gerekmektedir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2020/7304 K. 2020/11876 T. 14.12.2020.

-Nitelikli Dolandırıcılık Fiiline İlişkin Delillerin Takdiri ve Değerlendirme Yetki ve Görevinin Üst Dereceli Ağır Ceza Mahkemesine Ait Olduğu

“25/04/2012 tarihli iddianamede, sanığın müştekiyi arayarak kendisini Başkomiser olarak tanıttığı ve “adınıza 10-15 tane …. hat çıkartılmış,bu şekilde bankalardan kredi çekmek için müracaatlar söz konusu diyerek bir miktar parayı hesabına yatırmasını sağladığının iddia edilmesi karşısında; eyleminin hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 158/1. maddesine eklenen (L) bendi kapsamında öngörülen nitelikli dolandırıcılık fiiline ilişkin delillerin takdiri ve değerlendirme yetki ve görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği zorunluluğu; Bozmayı gerektirmiştir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/922 K. 2017/7993 T. 22.03.2017.

Dolandırıcılık Suçu Nedeniyle Hükümden Sonra Yürürlüğe Giren Kanun Gereği Uzlaştırma İşlemleri İçin Gereği Yapılarak Sonucuna Göre Sanıkların Hukuki Durumunun Takdiri Gerektiği

“Sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdiri gerekir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/17614 K. 2017/15682 T. 19.06.2017.

– Sahte Diplomanın Kullanılması ile İşe Girilmesi Karşısında Eylemin Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçunu Oluşturup Oluşturmayacağının Tartışılması

“Sanığın katılan şirkete iş başvurusunda bulunduğu, işe başlarken internetten bulup kendi bilgileri ile doldurup çıkardığı üniversite diplomasını sunduğu ve işe alınarak belirli tarihe kadar çalışarak maaş almaya devam ettiği, bu şekilde sanığın başvurduğu hileli davranışlar ile olay tarihinde kendisini işe alan şirket yetkililerini hataya düşürüp aldatmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; diplomanın kullanılması karşısında, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdiri ve değerlendirme yetki ve görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine aittir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2015/6687 K. 2017/20601 T. 17.10.2017.

-Türk Ceza Kanunu Uyarınca Failin, Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğunu, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığını İleri Sürerek ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Aldatarak, Başkasından Menfaat Temin Etmesi Nitelikli Dolandırıcılık Kabul Edildiği

“Sanığın tanık … aracılığı ile tanıştığı ev arkadaşı olan katılanlara milletvekili danışmanı olduğunu, Bakan … ve Bekir Bozdağ’ı yakından tanıdığını, ayrıca Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın kardeşi ile iş ortaklığı olduğunu belirterek, katılanları memur statüsünde kamu kurumunda işe aldırableceğini vaad ettiği, bu kanaati güçlendirmek için katılanların yanında bakanlık düzeyindeki müsteşar gibi kamu görevlileri ile telefon görüşmeleri yaptığı, akabinde her bir katılandan ayrı ayrı 10.000.-TL para aldığı, ancak daha sonra katılanların işe yerleştirilmeleri ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığının anlaşıldığı, bu şekilde sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda;

5237 sayılı TCK’nın 158/2 hükmünde yer alan düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Somut olayda, sanığın belirli bir makam sahiplerinden bahsederek ve o kişileri tanıdığını söyleyerek katılanları kamu kurumlarında işe yerelştirebileceğinden bahisle haksız menfaat temin ettiği dikkate alınarak, eylemlerin TCK’nın 158/2 maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle basit dolandırıcılık suçundan hükümlerin kurulması bozmayı gerektirmiştir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/31514 K. 2020/4996 T. 08.06.2020.

– Sanığın, Müştekinin Aracını Kısa Süreliğine Kullanmak Üzere Alıp İade Etmemesi Şeklindeki Eyleminin Dolandırıcılık Suçunu Değil Hırsızlık Suçunu Oluşturduğu

“Sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanığın, müştekinin aracını kısa süreliğine kullanmak üzere alıp iade etmemesi şeklindeki eyleminin, aracın zilyetliğinin devredilmemesi nedeniyle uzlaşma kapsamında yer alan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2019/2063 K. 2019/4326 T. 29.04.2019.

– İşyerinde Düzmece Hırsızlık Yaparak Sigorta Bedelini Almak Nitelikli Dolandırıcılık Suçunu Oluşturur

“Sanık …’nun, … Mahallesinde elektronik cihazların tamiri işi ile uğraştığı, bu iş yerini …Sigorta adına acentalık yapan Jetsa Sigorta A.Ş’ye kobi paket sigorta poliçesi ile sigortalattığı, sanık …’in, süresinden sonra temyiz talebinde bulunan … ve … ile anlaşarak, işyerinde düzmece bir hırsızlık planlayıp sigorta şirketini dolandırmaya karar verdikleri, bu bağlamda, suç tarihinde … ve …’in sanık …’ın iş yerine girdikleri, işe yaramayan ve ekonomik değeri olmayan malzemeleri alarak uzaklaştıkları, 26/04/2014 sabahı sanık …’in işyerinde hırsızlık olduğundan bahisle ilgili karakola müracaat ettiği ve karakol tarafından olayla ilgili soruşturma başlatıldığı, sanık …’ın tespit yapılırken değerli elektronik eşyaların çalındığını beyan ederek tutanak tutturduğu, faili meçhul olarak soruşturmanın devam ettiği, bu arada sanığın belgelerle ilgili sigorta şirketine müracaat ederek 7.590 TL aldığı anlaşılmakla; eylemin TCK’nın 158/1-k maddesinde düzenlenen sigorta bedelini almak amacıyla dolandırıcılık suçunu oluşturur.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/10510 K. 2020/756 T. 22.01.2020.

– Cep Telefonu Yerine Sigara Bırakma Cihazı Göndermek, Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçunu Oluşturur

“Sanık tarafından katılana gönderilen kargo içerisinden cep telefonuyla karıştırılması hayatın olağan akışına uygun olmayan ve piyasa değeri düşük olan sigara bırakma cihazının çıkması, katılanın cep telefonuyla durumu bildirmesine rağmen sanığın katılana dönüş yapmaması, hakkında kamu davası açılmasından sonra zararı gidermesi ve UYAP üzerinden yapılan incelemede, sanık hakkında farklı mağdurlara yönelik benzer eylemler nedeniyle açılmış bir çok davanın bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın baştan itibaren dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği ve cep telefonu yerine piyasa değeri çok ucuz olan sigara bırakma cihazı göndermek suretiyle bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği gözetilmeden, sanığın mahkumiyeti yerine dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçe ile beraatına hükmolunması kanuna aykırıdır.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/24850 K. 2020/11377 T. 11.11.2020.

– İnternet Sitesinde İlan Vererek Kaparo Alan ve Daha Sonra Ulaşılamayan Sanık Nitelikli Dolandırıcılık Suçundan Sorumludur

“Sanığın, sahibinden..com isimli internet sitesine bir araç satışı ilanı verdiği, buraya yazdığı telefon numarasını arayan kişilerden 100 TL kapora istediği, kaporanın posta çeki hesabına ya da … bankasına ait hesap numarasına yatırılmasını istediği, katılanın sanıkla görüştükten sonra sanığın posta çeki hesabına 100 TL parayı yatırdığı, ancak sonrasında sanığa ulaşamadığı şeklinde gelişen eylemin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.04.2013 gün ve 15-1293/111 sayılı kararında belirtildiği üzere 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu yönündeki kabul ve uygulamada bir isabetsizlik görülmemiş olup, hükmün ONANMASI gerekmektedir.” Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2013/9591 K. 2015/22310 T. 11.03.2015.

-Mahkemece Dolandırıcılık Suçunun Faili ile Mağdurları Arasında Akrabalık İlişkisinin Araştırılmaması Bozma Sebebidir

“Mahkemece sanıklar hakkında verilen mahkumiyet kararının ……. şikayetçi (müteveffa) … ile müteveffa …’ın sanık …’nin anne ve babası, sanık …’nin ise babaanne ve dedesi olması, … ve …’ın diğer mirasçılarıyla sanıklar arasında da yakın akrabalık ilişki bulunması nedeniyle, nitelikli dolandırıcılık suçu açısından TCK’nın 167/1.b ve 167/2. maddesi uyarınca sanıklar hakkında şahsi cezasızlık sebepleri olup olmadığı tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması bozma sebebidir.” , Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2017/30655 K. 2021/2316 T. 03.03.2021.

– Sanığın Eylemi Dinî İnanç Ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık Nitelikli Suçunu Değil Basit Dolandırıcılık Suçunu Oluşturur

“Sanığın, eşinin ameliyat olması nedeniyle otogarda kardeşini beklemekte olan ilkokul mezunu ve elli yaşındaki şikâyetçinin yanına gelip çay ısmarladığı, kendi telefonu ile kardeşini arıyormuş gibi yapıp güven telkin ettiği, şikâyetçinin zor durumundan yararlandığı, paraya ihtiyacı olacağını söylediği, ardından eylemini gerçekleştirdiği, şikâyetçinin beyanında geçen “ölenin arkasından hayır yapma” hususunun özellikle gündeme getirilip dinî inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kullanılmasının, dolayısıyla dinî inanç ve duyguların istismar edilerek irade özgürlüğünün etkilenip baskı altına alınmasının söz konusu olmadığı, aksine şikâyetçinin 400 TL olduğunu zannettiği 100 Laos parasına 250 TL ödemek suretiyle para kazanmak amacıyla hareket ettiği anlaşıldığından, sanığın sabit kabul edilen eylemi dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu değil, basit dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.”, Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2014/399 K. 2015/272 T. 15.09.2015.

-Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Oluşabilmesi İçin Suç Failinin İsmen Söylemese Bile Kimden Söz Edildiğini Karşı Tarafın Anlayacağı Şekilde Makamı, Rütbesi, Unvanı ve Lakabını Belirtmesi Gerektiği

“Somut olayda; nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için suç failinin ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını belirterek kamu görevlilerini tanıdığını, hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru aldatması gerektiği, somut olayda ise sanığın, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığından ve ilişkisi olduğundan bahsetmeksizin, sadece TBMM’de çalıştığını söylemesi, antetli kağıt ile dilekçe yazdırması şeklindeki gerçekleşen eyleminde, burada herhangi bir makam ve ünvanlı bir kişi ile tanıştırmadan haksız bir çıkar sağlamış olması karşısında, sanığın eylemi basit dolandırıcılık suçunu oluşturmuştur.”, Yargıtay 23. Ceza Dairesi E. 2015/11193 K. 2016/11263 T. 29.12.2016.

– Sanığın Hileli Hareketlerle Katılanı Kandırıp Elindeki Parayı Alarak Olay Yerinden Uzaklaşması Eyleminin Basit Dolandırıcılık Suçunu Oluşturduğu

“Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır. Somut olayda, sanığın hileli hareketlerle katılanı kandırıp elindeki parayı alarak olay yerinden uzaklaşması eyleminin TCK’nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle güveni kötüye kullanmak suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiştir.”, Yargıtay 15. Ceza Dairesi E. 2013/4984 K. 2014/20530 T. 08.12.2014.      

Dolandırıcılık suçu, uygulamada sıkça rastlanılan bir suç tipidir. Suçun yargılaması sırasında uygulanacak kanun hükümlerinin belirlenmesi ve özellikle suçun basit dolandırıcılık mı yoksa nitelikli dolandırıcılık mı olup olmadığı, olayda bir indirim nedeninin mevcut bulunup bulunmadığı gibi hususların aydınlığa kavuşturulması gerekir. Bu nedenle dolandırıcılık suçundan dolayı haklarında soruşturma açılan veya kamu davası bulunan kişilerin ceza hukukunda uzman bir avukattan hukuki destek almaları son derece önemlidir. Suçtan mağdur olanların da dava süresince hukuki destek alabilmeleri ve suçtan uğradıkları zararın giderilmesi için bir avukattan destek almaları tarafımızca tavsiye edilmektedir.

Av. Kazım ARSLAN

KAYNAKÇA

-Artuk, M. E., Gökçen, A. ve Yenidünya, A. C. (2007). Ceza Hukuku Genel Hükümler. Turhan Kitabevi, İstanbul Dönmezer, S. (2001). Kişilere ve Mala Karşı Cürümler. Beta Basım Yayın, İstanbul.

-Hafızoğulları, Z. ve Özen, M. (2019). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. US-A Yayıncılık, Ankara.

-Hakeri, H. (2008). Ceza Hukuku Genel Hükümler. Seçkin Yayıncılık, Ankara, s. 84.

-Meran, N. (2014). İhaleye Fesat Karıştırma ve Edimin İfasına Fesat Karıştırma Suçları. Seçkin Yayıncılık, Ankara.

-Oğuzman, M. K. ve Öz, M.T. (2000). Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Filiz Kitabevi, İstanbul. 

-Özgenç, İ (2002). Ekonomik Çıkar Amacıyla İşlenen Suçlar. Seçkin Yayıncılık, Ankara.

-Toroslu, N. (2005). Ceza Hukuku Özel Kısım. Savaş Yayınları, Ankara.

-Toroslu N. ve Toroslu, H. (2019). Ceza Hukuku Genel Kısım. Savaş Yayınları, Ankara.

https://www.karararama.yargitay.gov.tr

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf

Deneyiminizi daha iyi hale getirmek için bu web sitesinde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş oluyorsunuz. (Çerez Politikası Aydınlatma Metni)