
GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI SUÇU VE CEZASI
1. Göçmen Kaçakçılığı Suçu Nedir? Kanunda Nasıl Düzenlenmiştir?
Göçmen kaçakçılığı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümler başlıklı ikinci kitabının, Uluslararası Suçlar başlıklı birinci kısmının, Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar başlıklı birinci bölümünde ve 79’uncu maddede düzenlenmiştir. Buna göre:
“(1)Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;
a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkan sağlayan,
b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlayan,
Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(2)Suçun, mağdurların;
a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması,
b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi,
hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır.
(3) Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.
(4) Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”
2. Göçmen Kaçakçılığı Suçu ile Korunan Hukuki Değerler Nedir?
Suçu oluşturan her eylem, daima korunan bir hukukî menfaati de ihlal ettiğinden, ihlale maruz kalan bir hukukî değerin olmaması hâlinde suçtan da söz edilemeyecektir. İhlal edilen hukukî değerler, çeşitlerine ve niteliklerine göre suçların birbirinden ayrılmasına hizmet eder ve bu surette Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümler isimli kitabında yer alan suçların sınıflandırılmasını sağlar. Bir suç ile korunan hukukî değer bir tane olabileceği gibi kimi zaman birden fazla da olabilir. Göçmen kaçakçılığı suçunda da birden fazla hukuki yarar ihlal edilmektedir. Suça konu edilen kişiler yönünden korunan hukuki değerleri vücut bütünlüğü, yaşama hakkı, insan onuru ve kişi özgürlüğü olarak sıralamak mümkündür. Ulusal ve uluslararası toplum açısından ise korunan hukuki yararları kamu düzeni ve kamu güveni, ulusal ekonomi ve uluslararası toplum düzeni olarak sıralamak mümkündür.
3. Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Unsurları
Suçun varlığı için mevcut olması gereken bütün şartlara “unsur” denilir. Suçun unsurları, genel unsurlar ve özel unsurlar olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulur. Genel unsurlar, bütün suçlar açısından ortak olarak bulunan ve bulunmadıkları zaman suçun oluşumunu engelleyen unsurlar olup bunlara suçun asli unsurları, zorunlu unsurlar veya kurucu unsurları da denilir. Bu makalemizde göçmen kaçakçılığı suçunu, tipiklik, maddi unsurlar, manevi unsurlar ve hukuka aykırılık unsuru olmak üzere dört unsur üzerinden inceleyeceğiz.
3.1. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Tipiklik Unsuru
Tipiklik, bir fiili suç olarak düzenleyen ve fiil karşılık yaptırım öngören kanuni bir düzenlemenin olmasıdır. Yukarıda kanuni düzenleme kısmında göçmen kaçakçılığı suçunun TCK’nin 79’uncu maddesinde ihdas edildiğini belirtmiştik. Madde metninde düzenlenen tipik davranışlara uyan fiiller söz konusu değilse, göçmen kaçakçılığı suçu oluşmayacaktır.
3.2. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Fiil
Fiil, kişinin kendi isteğiyle hâkim olduğu, belirli bir sonucu meydana getirmeye elverişli ve dış âlemde sonuç doğuran bir davranış olup, tüm suç tanımlarında, muhakkak bir insan fiili bulunur. Dış âlemde bir değişiklik meydana getirmeyen, bir fiil şeklinde tezahür etmeyen düşünce veya niyet, çok kötü bile olsa suç teşkil etmeyecektir.
Türk Ceza Kanunu’nun 79. maddesine göre doğrudan veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan; bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan ya da Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan kişiler cezalandırılmaktadır.
Görüldüğü üzere göçmen kaçakçılığı suçu seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla sayılan fiillerden herhangi birinin gerçekleşmesi halinde suç oluşacaktır. Bu seçimlik hareketler dışında kalan bir hareketle göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle, maddede belirtilen fiillere benzer şekildeki fiiller, suç kapsamında değerlendirilmeyecektir. Aksi bir düşünce TCK’nin 2’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” şeklinde belirtilen suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık oluşturacaktır.
Seçimlik hareketlerden ilki yabancıyı yasal olmayan yollardan ülkeye sokmak veya ülkede kalmasına imkan sağlamaktır. Yabancı olmayan birinin ülkeye sokulması bu fıkrada düzenlenen suçu oluşturmayacaktır. Türk vatandaşları zaten Anayasa’da güvence altına alınan yerleşme ve seyahat hürriyeti kapsamında yurda, herhangi bir engellenme olmadan giriş yapabileceklerdir. Yabancının, gerekli yasal şartları (pasaport, pasaport yerine geçen evrak sunulması veya vize alınması gibi) taşımadan ülkeye sokulması, ülkenin kara, hava veya deniz sahasından içeri alınması halinde suç oluşacaktır. İmkan sağlama suçu ise kaçak olarak yurda giren veya yurda yasal yollardan girip de ikamet izni gibi yasal olarak yurtta bulunma hakkı olmayan, vize süresi biten göçmenlere yer temin edilmesi, iş ayarlanması, sahte oturma izni düzenlenmesi gibi muhtelif hareketlerle işlenebilecektir. Seçimlik hareketlerden bir diğeri ve uygulamada en çok rastlanılan şekli Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlamaktır. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere suçun konusunu oluşturan göçmenler yabancı kişiler olabileceği gibi Türk vatandaşları da olabilmektedir. İlgili kişilerin kara, hava veya deniz yollarından herhangi biriyle ülke sınırları dışarısına yasal olmayan yollardan çıkartılmasına imkân sağlanması halinde suç oluşacaktır. Uygulamada özellikle haklarında yurt dışına çıkış yasağı bulunan kişilerin, yasa dışı yollardan ülke dışına çıkmaya çalışmasına imkân sağlanmasına sıkça rastlanmaktadır. Pasaport Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca ya da CMK madde 109 uyarınca verilen adli kontrol tedbirleri kapsamında yurt dışına çıkışı kısıtlanan kişilerin yasal olmayan yollardan ülke dışına çıkarılmasına imkân sağlanması halinde bu suç oluşacaktır. Burada göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinde kullanılacak araçların temin edilmesi, göçmenlere yol gösterilmesi veya ülke dışına çıkılması için fiilen yardım edilmesi gibi tüm eylemler imkân sağlama olarak değerlendirilebilecektir.
3.3. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Netice
Netice, “hareketin maddi âlemde meydana getirdiği değişiklik” şeklinde tanımlansa da, ceza hukuku anlamında tüm değişiklikler değil, yalnızca suçun kanunî tarifinde unsur olarak düzenlenen değişiklikler neticeyi ifade eder. Bu kapsamda, suçun kanunî tarifinde neticeye ayrıca yer verilen hallerde, suçun tamamlanmış kabul edilmesi için bu neticenin de gerçekleşmesi gerekir. Buna karşın suçun kanunî tanımında neticeye yer verilmemesi hâlinde fiilin gerçekleşmesiyle suç da tamamlanmış olur. Kanunî tanımında suçlar neticeye yer verilip verilmemesine göre neticesiz suçlar (başka bir ifadeyle sırf hareket suçları) ve neticeli suçlar olmak üzere ikiye ayrılır. Yapılan bu ayrımda neticesiz suçlar, fiilin işlenmesiyle tamamlanan ve ayrıca neticenin gerçekleşmesi aranmayan suçlara denirken; neticeli suçlar fiilin işlenmesi yanında kanunî tanımında yer verilen neticenin meydana gelmesinin de arandığı suçlara denilir. Göçmen kaçakçılığı suçu açısından kanunda neticeye yer verilmemiştir. Bu kapsamda sırf hareket suçudur. Başka bir anlatımla doğrudan veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan; bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkân sağlayan ya da Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlayan kişiler herhangi bir neticenin doğmasına gerek kalmaksızın cezalandırılmaktadır. Örneğin, göçmenin yaralanması ya da insanlık dışı muamelelere maruz kalması gibi bir neticeye gerek yoktur. Bu nedenle suç aynı zamanda soyut tehlike suçu niteliğindedir.
3.4. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Fail
Türk Ceza Kanunu’nun 37’inci maddesine göre; “suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur”. Fail, yalnızca bir insan olabilir. Tüzel kişiler bir suçun faili olamazlar.
Göçmen kaçakçılığı suçu, herkes tarafından işlenebilen genel bir suçtur. Bu suç genellikle birden fazla kişi ile birlikte ve hatta örgüt kapsamında işlenmektedir. Nitekim kanun koyucu, TCK’nin 79’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasında; “Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır. “şeklinde bir düzenlemeye yer vererek suçun birden fazla kişiyle işlenmeye müsait yapısını dikkate almıştır.
3.5. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Mağdur
Mağdur, “gadre uğramış kişi”, “haksızlığa uğramış kişi” anlamına gelir. Her suç, kişisel, sosyal ya da kamusal nitelikli belli varlıkları veya menfaatleri ihlal etmek suretiyle, dolaylı olarak, bu varlık veya menfaatlerin bir bireşimi olan genel menfaati de ihlal eder. Mağdur, ceza hukukunda suç konusunun ait olduğu kişi ya da kişiler olup suçun konusunun belli kişilere ait olmaması hâlinde, suçun mağduru toplumu oluşturan herkes olur.
Göçmen kaçakçılığı suçunun mağdurunun kim olduğu konusunda doktrinde tartışma mevcuttur. Bir kısım yazar suçun mağdurunun göçmenler olduğunu kabul ederken diğer bir kısım ise suçun mağdurunun uluslararası toplum olduğunu kabul etmektedir. Aşağıda yer vereceğimiz kararlardan da anlaşılacağı üzere Yargıtay, göçmenleri bu suçun mağduru olarak değil suçtan zarar gören olarak görmektedir. Yargıtay, suçun mağdurunu uluslararası toplum olarak kabul etmektedir. Bizce de göçmenler bu suçun mağduru olarak değil, suçtan zarar göreni olarak kabul edilmelidir. Bu kapsamda Kanun Koyucu tarafından TCK’nin 79’uncu maddesinin 2’inci fıkrasında “suçun mağdurların…” demek suretiyle göçmenleri mağdur olarak kabul etmesi uygulamada birçok soruna yer açmaktadır. Örneğin, göçmenlerin mağdur olarak kabul edilmesi halinde, rızalarının da bir hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilmesi gerekecektir. Bu hâlde suçun uygulanabilirliği ortadan kalkacaktır.
3.6. Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Konusu
Bütün suçların bir konusu bulunmakla birlikte suçun konusu, suçun maddi ve hukukî konusu şeklinde ikiye ayrılır. Kanun maddesinde yer alan şey suçun hukukî konusu olup maddi konusu ise suça konu olan bir madde, eşya veya insan olabilir. Bu anlamda konu, fiilin gerçekleştirilmesi ile zarara uğrayan nesne veya insan olarak da tanımlanabilir. İfade etmek gerekir ki hukukî konu, cezai korumanın yöneldiği hukukî varlık veya menfaatlerin kanun koyucu tarafından seçilmesi, bu korumanın limitlerinin ve etkisinin, dolayısıyla da suç politikasının oluşturulması yönünden olduğu gibi, suçların sınıflandırılması ve kanunun yorumlanması bakımından da önemli bir fonksiyona sahiptir.
Göçmen kaçakçılığı suçunun konusu, suçun üzerinde işlendiği göçmenlerdir. Dolayısıyla Türk vatandaşlığına sahip olmayan ve mülteci, sığınmacı veya vatansız konumunda bulunan kişiler göçmen kaçakçılığı suçuna konu olabilecektir.
4. Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Nitelikli Halleri
Nitelikli haller, suçun oluşması için bulunmaları zorunlu kılınan asli unsurlara ekli ve suçun daha ağır veya daha hafif nitelendirilmesini ve bunun neticesi olarak temel cezanın arttırılmasını ve indirilmesini gerekli kılan, ancak bulunmaması hâlinde suçun varlığına bir etkisi bulunmayan ve bulunduğu zaman hukukî nitelendirmesinin değişmesine sebebiyet vermeyen hallerdir.
Türk Ceza Kanunu’nun 79’uncu maddesinin 2’inci ve 3’üncü fıkralarında göçmen kaçakçılığı suçundan faile verilecek cezanın arttırılmasına neden olan nitelikli hallere yer verilmiştir. Bu kapsamda; suçun, mağdurların hayatı bakımından bir tehlike oluşturması, onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır. Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.
5. Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Manevi Unsuru
Failin, bir suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için fiili ile psişik bağlantının kurulması gerekmekte olup fiilin failine isnat edilebilmesi, yüklenilebilmesi, ondan manen sorumlu tutulabilmesi gerekir. Suçun manevi unsuru veya sübjektif unsuru, yaygın görüşe göre “kusurluluk” deyimi ile ifade edilmekte olup kusurluluk, hareketin ve ihmalin mutlaka bilinçli ve iradi olmasını gerektirecek şekilde kast ve taksir olarak iki türlü ortaya çıkar.
Göçmen kaçakçılığı suçunda manevi unsur kasttır. Taksirle işlenmesinin imkânı yoktur. Ayrıca kanun koyucu failin “Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla” hareket etmesi gerektiğini ifade ederek özel bir kasta da yer vermiştir. Dolayısıyla suç, olası kastla da işlenemeyecektir. Failin maddi menfaatlerle hareket etmemesi halinde bu suç değil, eyleme uyan diğer suçlar oluşur. Örneğin zorla çalıştırılmak maksadıyla işlenmesi halinde insan ticareti suçunun oluşacak olması gibi.
6. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru
İşlenen fiilin kanundaki suç tiplerinden birine uymasıyla birlikte onun hukuka aykırı olduğu kabul edilmekle birlikte, fiilin hukuka uygun olmasını gerektiren bir nedenin de bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Kanundaki bir tipe uyan, ancak gerek ceza kanunları gerekse başka bir mevzuat ile hukuka uygun hale gelen bir eylemin cezalandırılması mümkün olmaz. Mazeret sebepleri veya suçun ortaya çıkmasını önleyen objektif nedenler şeklinde de isimlendirilen ve TCK’de “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” başlığı altında düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri, fiilin hukuka aykırı olmasını engelleyerek, onun hukuken meşru bir fiil olarak ortaya çıkmasını sağlar.
Göçmen kaçakçılığı suçunda, hukuka uygunluk sebeplerinden birinin bulunma ihtimali oldukça zordur. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi göçmenlerin zaten mevcut rızasıyla bu işlemlerin gerçekleştiği göz önüne alındığında “ilgilinin rızası” şeklindeki hukuka uygunluk nedeninin bu olayda uygulanması, suçun uygulanabilirliğini ortadan kaldıracaktır. Nitekim bu suçta rıza, suçun bizatihi zorunlu bir unsurudur.
7. Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Özel Görünüş Şekilleri
7.1. Göçmen Kaçakçılığı Suçuna Teşebbüs
Türk Ceza Kanunu’nun 35’inci maddesine göre, bir kimse bilerek ve isteyerek işlemek istediği suçu, doğrudan elverişli hareketlerle icra etmeye başlayıp da, elinde olmayan sebeplerle icra hareketlerini tamamlayamazsa teşebbüs kapsamında sorumlu tutulur. Düzenlemeye göre failin teşebbüsten dolayı sorumlu tutulabilmesi için suçun kast ile işlenebilen bir suç olması, bu suçun icrasına elverişli hareketlerle doğrudan doğruya başlanması ve neticeli suçlarda neticenin gerçekleşmemesi veya icrasının failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanamaması gerekir. Bir suçun, teşebbüse elverişli olup olmadığı, suçun icrai hareketlerinin bölünebilir olmasına bağlı olup icrai hareketlerin bölünebilmesi hâlinde suç, teşebbüs kurumuna elverişli bir suç olmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 79’uncu maddesinin 1’inci fıkrasına göre; “Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. “ Dolayısıyla kanun koyucu, göçmen kaçakçılığı suçunda teşebbüs aşamasında kalan eylemleri dahi tamamlanmış gibi cezalandırma yoluna gitmiştir. Dolayısıyla TCK madde 35 hükmü göçmen kaçakçılığı suçu açısından uygulanamayacaktır. Burada önemli olan failin hareketlerinin icrai hareket mi yoksa hazırlık hareketleri mi olduğunun tespit edilmesidir. Nitekim failin eylemleri hazırlık hareketleri niteliğinde ise cezalandırılmayacaktır.
7.2. Göçmen Kaçakçılığı Suçuna İştirak
Ceza kanunlarında suçlar genellikle bir kişi tarafından işlenir. Bununla birlikte suçun iki veya daha fazla kişi ile birlikte işlenmesi halinde, bunlardan her birinin sorumluluğunun nasıl tayin edileceği sorunu iştirak konusunu ilgilendirir. Birden çok kişinin birlikte faaliyette bulunması hali hem suç henüz gerçekleştirilmeden önce kararlaştırılması aşamasında hem de suçun gerçekleştirilmesi aşamasında da söz konusu olabilir. Bu faaliyetler, birinci seçenekte suç işleme kararının ortaya çıkmasına neden olmak ya da kararı ihya etmek şeklinde; ikinci seçenekte ise suçun işlenmesi için gerekli bulunan hareketleri kısmen veya tamamen yapmak ya da hareketi icra eden kimselere yardım etmek yahut harekelerin yapılmasını herhangi bir şekilde kolaylaştırmak şeklinde olur. Bu kapsamda iştirak şekilleri, müşterek faillik, dolaylı faillik, azmettirme ve yardım etme şeklindedir.
Göçmen kaçakçılığı suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür. Önemli olan suça iştirak eden herkes açısından maddi ve manevi unsurun aynı olması gerekmektedir. Suç ortaklarının doğrudan ve dolaylı olarak maddi menfaat elde etme amacıyla hareket etmesi gerekmektedir.
7.3. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda İçtima
Normal olarak, ceza kanununun ihlali sayısınca suç vardır ve bu suçlardan her biri için kanunda öngörülen ceza verilmekle birlikte söz konusu bu cezalar da gerçek içtima kuralları çerçevesinde içtima ettirilerek yerine getirilir. Ancak fail, değişik zamanlarda ayrı ayrı gerçekleştirdiği fiillerle ayrı suçlar işlemiş olabilir. Bazı zamanlarda ise fail, tek bir fille birden fazla suç tipini ihlal edebilir. Tüm bunlar içtima konusunu ilgilendirir.
Göçmen kaçakçılığı suçunun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde fail hem nitelikli göçmen kaçakçılığı suçundan hem de TCK madde 220’den dolayı sorumlu tutulacaktır. Göçmenlerin tehlikeli yolculuklar sırasında ve bu yolculuklarının tehlikeli olduğu bilinmesine rağmen yaralanması ya da ölmesi halinde failler olası kastla yaralama veya öldürme suçlarından da gerçek içtima gereği sorumlu olacaklardır.
8. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Soruşturma ve Kovuşturma Usulleri
Göçmen kaçakçılığı suçunun takibi şikayete bağlı olmayıp re’sen soruşturulan bir suç tipidir. Bu suça ilişkin yapılan kovuşturmada el koyma (CMK m. 128), iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması (CMK m. 135), teknik araçlarla izleme (CMK m. 140) ve suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi durumunda gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (CMK m. 139) gibi tedbirlere başvurulabilecektir.
9. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. Suçun işlendiği yer belli değilse CMK madde 13’e göre yetkili mahkeme tespit edilmelidir. Yine suçunişlendiği aracın deniz, hava ve demiryolu taşıtları olması halinde CMK madde 15 hükmü de uygulama alanı bulabilecektir. Suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde örgüt merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili kılınmalıdır.
10. Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Cezası
Göçmen kaçakçılığı suçunun faili, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Suçun, mağdurların hayatı bakımından bir tehlike oluşturması, onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır. Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.
11. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Zamanaşımı
Göçmen kaçakçılığı için kanunda öngörülen zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren 15 yıldır. Ceza zamanaşımı ise faile verilecek cezaya göre değişkenlik gösterecektir. Örneğin faile verilecek cezanın 5 yıldan fazla olması halinde 20 yıl olacakken, beş yıldan az bir ceza verilecek olması halinde 10 yıl olacaktır.
12. Göçmen Kaçakçılığı Suçuyla İlgili Yargıtay Kararları
12.1. Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Suç Tarihi ve Her Göçmenin Farklı Olması Sebebi İle Ayrı Ayrı Hüküm Kurulması Gerektiği
“Örgütsel boyutta hareket ederek göçmen kaçakçılığı suçunu işlemek amacıyla bir araya geldikleri, aralarında devamlılık arz eden bir iş bölümü ve gevşekte olsa hiyerarşik bir ilişki olduğu, çoğu zaman talimatların sanıklar tarafından verildiği, göçmenleri temin edenin sanıklardan biri olduğu, çıkışlar için gerekli elemanların sanık tarafından temin edildiği, sanık Ü.’ın, çıkışlarda aktif rol alarak çıkış organizasyonlarını bizzat yönlendiren kişi olduğu, yakalanmaları halindeyse suç faillerinin ne şekilde ifade vermeleri gerektiğine dair onları yönlendirdiği anlaşılmakla, sanıkların bu hiyerarşik yapılanmada üst pozisyonda yer alıp örgütsel faaliyetin tamamını veya büyük bir kısmını koordine ederek yönettikleri ve örgüt adına önemli kararları aldıkları anlaşılmakla örgüt yöneticisi konumunda oldukları, diğer suç faillerinin ise örgütün amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilen görevleri yerine getiren ve bu amaçla kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişiler olması nedeniyle suç işlemek amacıyla kurulan bu örgütün üyeleri oldukları anlaşılmakla, sanık hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgütün üyesi olmak yerine örgütün yöneticisi olarak kabul edilerek hüküm kurulması, sanıklar hakkında suç tarihleri ile kaçak göçmenlerin farklı olduğu her bir göçmen kaçakçılığı eyleminden dolayı ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.” , (Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2019/8685 K. 2020/1097 T. 15.01.2020).
12.2. Denize Açılmaya Elverişli Olmayan Tekneyle, Yeterli Araç ve Personel Olmaksızın, Yolcu Kapasitesinin Üç Katı Göçmeni Komşu Bir Ülkeye Gönderen ve Götüren Sanıkların, Olası Kastla Hareket Ettikleri Gözetilmelidir
“Teknik donanımdan yoksun, eski ve bakımsız, motoru arızalı, denize açılmaya elverişli olmayan tekneyle, yeterli araç ve personel olmaksızın, yolcu kapasitesinin üç katı göçmeni komşu bir ülkeye gönderen ve götüren sanıkların, öngerebildikleri sonucu kabul ettiklerinin zorunlu bulunması karşısında, sanıkların olası kastla hareket ettikleri gözetilmeden, suç vasfında yanılgı ile bilinçli taksirle öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, kanuna aykırıdır.”, (Yargıtay 12. Ceza Dairesi E. 2015/14938 K. 2016/5987 T. 08.04.2016)
12.3. Müsait Olmayan Mahal ve Hava Şartlarına Rağmen Yetersiz Araç Ve Personel İle Haddinden Oldukça Fazla Yolcuyla Harekete Geçen Sanıkların Olası Kastla Hareket Ettikleri Gözetilmeden Suç Vasfında Yanılgıya Düşülerek Eksik Ceza Tayini Doğru Değildir
“Müsait olmayan mahal ve hava şartlarına rağmen yetersiz araç ve personel ile haddinden oldukça fazla yolcuyla harekete geçen sanıkların olası kastla hareket ettikleri gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek eksik ceza tayini, Kabule göre de; Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1 ve 22/4. maddelerinde yer alan ölçütlerden olan failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı, suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, yukarıdaki anlatıldığı üzere tam kusurlu şekilde olaya sebebiyet veren sanıklar meydana gelen sonuç bakımından temel cezanın en üst hadden tayini yerine teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde eksik ceza tayini, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07/07/2009 tarih 2009/9-62-191 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1. maddesinin (f) bendinde yer alan ”failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” gerekçelerine dayanılamayacağının gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin ve sanık B.. Y..’ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükümlerin isteme aykırı olarak BOZULMASINA, CMK’nın 326/son madesi gereğince ceza miktarı yönünden kazanılmış haklarının gözetilmesine, suç vasıfları ve cezaların miktarı ile kaçma şüpheleri de dikkate alınarak tahliye taleplerinin reddiyle tutukluluk hallerinin devamına, karar verildi.”, (Yargıtay 12. Ceza Dairesi E. 2015/9599 K. 2015/19317 T. 16.12.2015.)
12.4. Göçmen Kaçakçılığına Teşebbüs Suçu, Göçmenlerin Hayatı Bakımından Bir Tehlike Oluşturacak Şekilde Sanığın Atılı Suçu İşlediğine Dair Delil Bulunmadığı Ve Belirtilen Göçmenleri Yurt Dışına Çıkarmak İsteyen Diğer Kişilere Tesliminden Sonraki Olaylardan Sanığın Sorumlu Tutulamayacağı
“Sanığın bu şekildeki eyleminde hukuki sorumluluğunun göçmen kaçakçılığına teşebbüs, cezai sorumluluğunun ise TCK’nın 79/1. maddesinin son cümlesi uyarınca tamamlanmış suçun karşılığı olduğu, olay günü mağdurları götüren teknenin istiap haddinden fazla yolcu taşınması ve gerekli güvenlik önlemlerine sahip olmaması nedeniyle batması sonucu mağdurların boğulma tehlikesi geçirmesi ve bir kısım göçmenin hayatını kaybetmesi ile sanığın eylemleri arasında illiyet bağı bulunduğuna ve dolayısıyla göçmenlerin hayatı bakımından bir tehlike oluşturacak şekilde sanığın atılı suçu işlediğine dair delil bulunmadığı ve belirtilen göçmenleri yurt dışına çıkarmak isteyen diğer kişilere tesliminden sonraki olaylardan sanığın sorumlu tutulamayacağı gözetilmeden, tayin olunan temel cezanın TCK’nın 79/2-a maddesi ile arttırılması sonucu fazla ceza tayini, kabule göre de; TCK’nın 79/2-a maddesi uyarınca, verilecek cezanın yarısından üçte ikisine kadar artırılması gerekirken üçte bir oranında artırım yapılması kanuna aykırıdır.”, (Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2015/30988 K. 2015/3863 T. 01.07.2015.)
12.5. Sanığın Eyleminin Sabit Olması Halinde Göçmenlerin Türkiyeden Çıktıkları Anda Suçun Oluşacağı Ve Suçun Türkiyede İşlenmiş Sayılacağı ,Yabancı Ülkede Gözaltında Gözlem Altında Tutuklulukta Veya Hükümlülükte Geçen Sürenin Aynı Suçtan Dolayı Türkiye’de Verilecek Cezadan Mahsup Edileceği
“Sanığın 7.10.2008 tarihinde 20 yabancı uyruklu şahsı tekneye bindirerek deniz yoluyla Kuşadası sahilinden Yunanistan’a yasal olmayan yolla geçirmek amacıyla seyir halinde Yunanistan sahil güvenlik polisleri tarafından yakalandığı Yunanistan’da yargılandığı mahkemece kabul edilerek göçmen kaçakçılığı suçundan cezalandırıldığı, sanığın eyleminin sabit olması halinde göçmenlerin Türkiye’den çıktıkları anda suçun oluşacağı ve suçun Türkiye’de işlenmiş sayılacağı, sanığın Yunanistan’da yargılanmasının anılan suç sebebiyle Türkiye’de yeniden yargılanmasına engel teşkil etmediği, Yunanistan’da yargılandığı dava dosyasının onaylı örneği getirtilip dosyada mevcut tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumun takdir ve tayini gerektiği, mahkumiyeti halinde 5237 Sayılı T.C.K.nın 16. maddesi uyarınca yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen sürenin, aynı suçtan dolayı Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edileceği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle ve sanık hakkında önceden dava açılıp hüküm verildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün BOZULMASI gerekmektedir.”, (Yargıtay 18. Ceza Dairesi E. 2015/134 K. 2015/48 T. 30.03.2015)
12.6. Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kişilere Tazminat Verilmesi İstemi, Göçmen Kaçakçılığı Suçu
“Tazminat davasının dayanağı olan Gümüşhane Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/18 esas, 2009/89 karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; davacının aracına sanık M. B.’nın göçmen kaçakçılığı suçunda kullandığı belirtilerek 10.07.2005 tarihinde el konulduğu, sanığın anılan suçtan TCK’nın 79/1 maddesi gereğince mahkumiyetine, araç malikinin, aracın suçta kullanıldığını bildiği sabit olmadığından aracın maliki davacıya iadesine 13.05.2009 tarihinde karar verildiği, hükmün 09.06.2009 tarihinde kesinleştiği, davacı aracına 10.07.2005-13.05.2009 tarihleri arasında haksız yere el konulmasından dolayı 5271 sayılı CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince tazminat talep etmiş ise de, iyi niyetli üçüncü kişi konumunda bulunan davacının, el koyma işlemi nedeniyle uğradığı maddi kayıplarını davalı Maliye Hazinesinden talep edemeyeceği, bunun yerine davacının aracını kendisinden habersiz şekilde suçta kullanan kişilerden genel hükümlere göre açılacak tazminat davasına konu olabileceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsiz görülmemiştir.”, (Yargıtay 12. Ceza Dairesi E. 2014/7502 K. 2014/12242 T. 21.05.2014)
12.7. Maddi Menfaat Olmaması, Göçmen Kaçakçılığı Suçu
“Somut olayda, sanığın, kayınbiraderi V. ve arkadaşının kardeşi olan M. isimli şahısları aracı ile yurt dışına götürmek isterken İpsala Gümrük Müdürlüğünde yapılan kontrolde yakalanması şeklindeki eyleminde “sanığın doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde ettiğine veya bu maksatla atılı eylemi işlediğine” dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden yüklenen suçtan beraatine karar verilmesi gerekir.”, (Yargıtay 9. Ceza Dairesi E. 2014/2101 K. 2014/4908 T. 21.04.2014.)
12.8. Türk Karasularından Çıkıldığı An Suçun Tamamlanmış Olacağı
“Sanığın yabancı uyruklu kişileri Didim ilçesinden Yunanistan’ın Rodos Adası’na yasa dışı yollardan götürdükten sonra göçmenler ile birlikte Yunanistan askerleri tarafından yakalanması şeklinde gerçekleşen eyleminde, Türk Karasularının dışına çıkılmasıyla birlikte göçmen kaçakçılığı suçunun tamamlandığı gözetilmeden, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesiyle TCK’nın uygulanması suretiyle eksik ceza tayini ve hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan sanığın, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi halinde, CMK uyarınca, hakkındaki hüküm ilk şekliyle açıklanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. “ , (Yargıtay 9. Ceza Dairesi E. 2013/18088 K. 2014/1796 T. 18.02.2014.)
12.9. Göçmenin Yurt Dışına Çıkartılmasına İmkan Sağlanması
“Yerel mahkeme tarafından sanığın yasal olmayan yollardan göçmenleri Türkiye’ye soktuğu, ülkede kalmalarına imkan sağladığı ve bu şekilde eylemin tamamlandığı kabul edilmiş ise de; yasal olmayan yollardan Türkiye’ye giriş yapan göçmenleri İstanbul’a getirdiğine ilişkin sanığın aşamalardaki aksi kanıtlanamayan savunmaları, bilirkişi raporuna göre sahte oldukları anlaşılan ve yabancı uyruklu kişiler adına hazırlanmış olan pasaportların sanığın üzerinde ele geçirilmesi ve yasal olmayan yollardan Türkiye’ye giriş yapan göçmenlerin sanık tarafından ülkeye sokulduğuna ilişkin herhangi bir kanıtın elde edilememiş olması karşısında sanığın eyleminin göçmen kaçakçılığı suçunun “göçmenin yurt dışına çıkartılmasına imkan sağlanması” şeklindeki seçimlik hareketi oluşturduğu ve göçmenler yurt dışına çıkartılmadan sanığın yakalanmış olması nedeniyle de eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmaktadır. “, (Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2012/8-322 K. 2012/221 T. 05.06.2012.)
Av. Kazım ARSLAN
Lodos Hukuk & Arabuluculuk
Kaynakça:
Ünver, Y. (2003). Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal Değer. Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Demirbaş, T. (2020). Ceza Hukuku Genel Hükümler. Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Özdemir, A. (2020). Türk Ceza Hukukunda Göçmen Kaçakçılığı Suçu. Adalet Yayınevi, Ankara.
Kunter, N. (1949). Suçun Kanunî Unsurları Nazariyesi. İ. Akgün Matbaası, İstanbul.
Artuk, M. E., Gökçen, A. ve Yenidünya, A. C. (2007). Ceza Hukuku Genel Hükümler. Turhan Kitabevi, İstanbul.
Hafızoğulları, Z. ve Özen, M. (2019). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. US-A Yayıncılık, Ankara.
Dönmezer, S. ve Erman, S. (1983). Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım. Filiz Kitabevi, İstanbul.
Koca, M. ve Üzülmez, İ. (2020). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Koca ve Üzülmez, 2020: s. 127. [1] Toroslu N. ve Toroslu, H. (2019). Ceza Hukuku Genel Kısım. Savaş Yayınları, Ankara.
Hakeri, H. (2008). Ceza Hukuku Genel Hükümler. Seçkin Yayıncılık, Ankara.